26 Eylül 2010 Pazar

Sadece Krişna’yi dinlemeyi seven 2 adamın öyküsü


Vedik felsefede bizdeki “Allah” terimi yerine kullanılan isim “Krişna” dır. Allah’ın her dinde bir sürü ismi vardır ve her isimde de bir vasfı gizlidir. Aslında hiç bir ismi olmayan Tanrı yaptığı eylemlerinden dolayı isim alır. “Allah” kelimesinde Yüce Rabbin ”Büyüklük” ya da “Ululuk” vasfı vardır. “Krişna” kelimesindeyse Yüce Rabbin “Tatlılık” ve “Harikalık” kelimesinin gizlendiği Vedik yazıtlarda bildirilmiştir.

Krişna’nin kelime anlamı “Cazibeli” demektir. Nasıl ki bir mıknatıs bir demir parçasını kendine çeker aynı şekilde de Rab Krişna sonsuz guzeliği ve tatlılığyla herkezi kendine cezbeder.

“Krişna” kelimesini sürekli tekrarlayıp zikreden ve Krişna hakkında hikayeler duymayı bir nevi aşk haline dönüştürmüş bir kişinin bundan aldıgı hazzın hiçbir şeyle ölçülemedigi bildirilir. Bal tadılmakla anlaşılır.

Bundan çok önce kadim bir zamandaki bir öyküden bahsedelim:

Fakir bir köylünün hikayesi: Bu kişi Krişna aşkıyla o kadar doluydu ki yaşamında para kazanmak icin hiçbir şeyle uğraşmıyor sadece Krişna’yi düşünüp O’nunla ilgili sohpetlere katılıyordu.

Karısı ise onu dırdırlarıyla yorar ve çalısması icin sürekli baskı yapardı. Günün birinde bu kadın evini ipotek gösterip zamanın makamından karşılığında büyük bir para aldı ve kocasına bir seyyar araba satın alarak içine kilolarca acı biber doldurdu ve satması için onu yakın kasabalara gönderdi.

Adamın aklında ise hala Krişna vardı, iş umrunda değildi. Insanlar ondan acı biber almak için geldi ve kilo fiyatını sordu. Adam ise “ne istersen ver önemli değil veya sonra da verirsin” diyerek acı biberleri pazarlamaya başladı. Bunu gören uyanık alıcılar: “sonra veririz…parayı…” diyerek biberleri aldıp evlerine gittiler. Seyyar arabada acı biberler bitince adamın elinde sadece 1-2 lira vardı.

Ama hala adam Krişna’yi düşünüyor ve bu parayı bile umursamıyordu. Oysa ki karısı bu duruma çok sinirlenecekti.

Krişna, adanalarını korumaya söz vermiştir. Kim ki O’nu tüm kalbiyle düşünür O’na adanırsa, Krişna o adananın varolan pozisyonu korumaya, geçimini sağlamasına yardım edeceğine söz verir.

Bu olayı gören Krişna kılık değistirerek yola koyuldu, tek tek biberleri alanların evine gitti ve kapıyı çaldı.

- “Sen biraz evvel 1,5 kilo biber aldın sen 750 gr aldın, sen 2 kilo aldın… bu kadar borcun var ver bakalım” dedi.
Adamlar çok şaşırdı ve

-“Sen nerden biliyorsun? Sen de kimsin?” dediler

Krişna :
- “Ben o arabada biber satan adamın hizmetkarıyım. Ben elbette ne kadar aldığınızı gördüm ve biliyorum” dedi.

Bunu gören uyanık alıcılar olaydan korkarak hizmetkarı böyle ise bu seyyar satıcı kimbilir ne kadar zekidir hemen parayı verelim de başımız derde girmesin diyerek tüm paraları kuruş kuruş ödediler.

Bu şekilde tüm biber alıcılarından tüm parayı toplayarak adama teslim etti.

Krişna her şeyi bilendir ve Kendisine adananları hep koruyandır.

Krişna Bhagavad-gita’da şöyle söyler: “Ben Antaryami (Üstün Ruh) olarak bütün canlı varlıkların kalplerinde bulunurum. Hatırlama, bilgi ve unutkanlık Benden gelir. Bütün Vedalar tarafindan bilinen yalnız Benim. Gerçekten, Ben Vedanta’yı bilmenin yanı sıra onu yaratan kimse ve onun derleyicisiyim.


2. hikaye:

Krişna hakkındaki sohpetleri kaçırmayan ve yaşamını Krişna’ya adamış bir köylü vardı. Bu adam Krişna’ya o kadar çok adanmıştı ki bir iş yapmaya, para kazanmaya fırsat bulamıyordu. Kızı evlilik çağına gelmişti; eşi bir iş bulup kızına güzel bir düğün yapması için ona durmadan israr ediyordu. Kadın baktı olmayacak tüm takılarını şehirde satması için kocasına verdi ve 3 gün sonra da bu parayla kızına bir düğün yapması gerektiğini kızgın bir şekilde ona söyledi.

Adam ziynet eşyalarını yanına alarak yola koyuldu ve tam şehre yaklaşmışken bir topluluk gördü. Bu topluluk Krişna hakkında inanılmaz güzel hikayeler anlatıyordu.

Adam:

-“Azıcık burada kalsam zararı olmaz hele bir bunları dinleyim sonra bitince şehre gider altınları satar geri döner kızımı evlendiririm” dedi.

Adam Krişna hakkında hikayeleri dinlemeye başladı ve kendine geldiğinde fark etti ki aradan tam 5 gün geçmis! Kızı da bu durumda 2 gün önce evlenmiş olmalıydı; eşi bu duruma çok sinirlenecekti.

Altınları satamadan evinin olduğu kasabaya döndü. Kasaba girişinde dostları onu kucaklayarak karşıladılar ve yaptığı düğünün ne kadar muhteşem olduğunu, kendisinin ne kadar güzel dans ettigini ona bildirdiler. Adam çok şaşkındı!
Kızının da harika bir damatla evlendiğini söyleyince adam iyice şok oldu. Iyi de adam 5 gündür burada değildi ki? Bu olay nasıl oluyordu?

Düğünü organize eden sizce kim olabilirdi?:)

Krişna, ya da Tanrı, Bhagavad-gita’da "Ben şahsiolmayan şeklimi her yerde genişlettim. Her şeyi Benden dolayı mevcutur. Ama yine de, Ben her şeyi değilim" diyor. Tıpkı Tanrı'nın bu bilgisayarda kendini genişletmesi gibi. Bu bilgisayar da Tanrı'nın enerjinin genişlemesidir, ama bu bizim bilgisayara ibadet etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Böylece Tanrı öyle bir güce sahiptir ki kendini şahsiolmayan şeklinde her yerde genişletmesine rağmen, yine de O kendi özğün varlığını devam ettirir. Küçük bir örnek bu bağlamda verilebilir. Aynı bir baba gibi. O yüzlerce çocuğu dünyaya getirmiştir. Bu babanın bitmiş olduğu anlamına gelmez. Bu çocuklar babanın genişlemesidir, ancak baba baba olarak kendini devam ettirir. Bu şekilde Krişna’nın bir ismi de Vasudevadır ki bu O’nun her yerde mevcut olduğu anlamına gelir. O Bhagavad-gita’da şöyle der: "O’nun elleri, ayakları ve gözleri her yerdedir".

Bunun yanı sıra, Tanrı “Üstün Ruh” olarak herkezin kalbinde mevcuttur. Böylece “Üstün Ruh” bireysel ruha yön verir. Bu nedenle, Krişna Bhagavad-gita’da "“Ben Antaryami (Üstün Ruh) olarak bütün canlı varlıkların kalplerinde bulunurum. Hatırlama, bilgi ve unutkanlık Benden gelir," [Bg. 15.15] der. Tanrı kalbimde bulunduğundan, bana yön veriyor. Yani bizim hatırlama ve unutkanlığımız Tanrı’dan kaynaklanmaktadır. Bazen biz bir şey unutur ve hatırlamaya çalışırız. Hemen Tanrı bize yardımcı olur: "O budur" der. Biz de "Evet, evet, şimdi hatırladım" deriz. "Şimdi hatırlıyorum" demek biz unutuyoruz anlamına gelir. Krişna hemen, "O budur" der. O zaman ben hatırlarım.

Bu şekilde Tanrı kendi sınırsız genişlemesiyle her yerde bulunmaktadır. Bu nedenle O’nun adı Vasudevadır. Vasudeva her şeyin kaynağıdır. Böylece Bhagavad-gita’da açıklanmış olduğu gibi gördüğümüz ne olursa olsun her şeyi Vasudevadır. Ama bizim her zaman Vasudeva’nın her şey olduğunu hatırlamamız gerektiği halde; hala her şey Vasudeva değildir. Büyük bir fabrika gibi... Sayın Ford’un çok büyük bir fabrikası vardır. Fabrikada her yerde Sayın Ford vardır. Ama eğer Sayın Ford’u görmeniz gerekiyorsa bunun için Ford arabasını görmemiz yeterli olmaz. Arabada "Ford" yazılıdır. Ben eğer Sayın Ford’u görmek istiyorsam ve eğer arabayı görüp "Şimdi Sayın Ford ile buluştum" dersem bu aptallık olur. Araba Ford dur, ancak Sayın Ford araba değildir.

19 Eylül 2010 Pazar

“Anne Ganj”



Kutsal Nehir Ganj Boyunca Yolculuk

"Anne Ganj", Hindistan'ın en büyük nehri hakkinda cok çekici güzel bir belgeseldir. Bengal Körfezi’nde Ganj’in denize dokuldugu Ganga Sagar’dan başlayan ve 1600 mil sonra meydana ciktigi yüksek Himalaya Dağları Gomukh’te biten bu ruhani yolculuga siz de katilin.

Lord Caitanya’nin göründügu kutsal yerleri ve Lord Buddha'nın aydınlandigi yer Bodhgaya’yi yol boyunca ziyaret edin. Benares’te onun altın sularina uygulanan ibadet (güzel Ganga pujasina) ve dünyanın en büyük fuari, Kumbha Mela’ya Prayag’da tanık olun.

Rishikesh’te mistik yogilerin konforsuz ve dunyevi zevklerden yoksun yasamlarina hayran olun. Nihayet Ganj’in gizemli kaynağıni keşfetmek için kudretli Himalaya daglarinin cok yuksek doruklarindan yukarilara cikin.

Ganj’in ruhani kökeni ve Hindistan'ın azizleri, yarı tanrılari ve kahramanlarinin insanüstü eğlencelerini açıklayan eski Vedalardan zamansız oykuleri yol boyunca duyacagiz.

Ganj Hindistan'ın kültür ve dinsel yaşamından ayrılmayacak sekilde bağımlı ve milyarca insan tarafından ibadet edilen bir nehirdir. O günahları temizleyip hayati sürdürur.

“Anne Ganj’in” sulari ile kalbinizin uzağa taşınmasina izin verin.

Rab Vamana’nın (Cüce Avatar) görünüş günü


Rab Vamana’nın (Cüce Avatar) görünüş günü Srimad Bhagavatam’ın 8.inci bölümünün 18. kısmında tanımlanır:




Bu bölüm Rab Vamana’nın nasıl ortaya çıktığını ve Kendisini iyi bir şekilde karşılıp kutsamalar sunarak O’nun isteğini yerine getiren Kral Bali’nin kurban arenasına nasıl gittiğini tarif eder. Rab Vamana bir büyük deniz kabuğu, disk, yumru ve nilüfer çiçeğiyle tamamen donatılmış olarak Aditi’nin rahminden bu dünyada göründü. Onun bedensel rengi siyahımsı idi. O sarı giysiler giymişti. Rab Vişnu bir uğurlu anda, Sravana-dvadasi zamanı Abhijit yıldızı ortaya çıktığında belirdi. O zaman, Tanrı'nın görünümünden dolayı her üç dünyada (yüksek gezegenler sistemi, dış uzay ve bu dünya dahil), tüm yarı tanrılar, inekler, brahmanalar (ermişler) ¬-ve hatta mevsimler - mutlu oldu. Bu nedenle bu uğurlu güne Vijaya denir. Ne zaman Mutlak Hakikat-Sonsuz Bilgi-Eksiksiz Mutluluk bedenine sahip Yüce Şahsiyet, Kasyapa ve Aditi’nin oğlu olarak ortaya çıktı her iki ebeveyini de hayretler içinde bıraktı. Rab görünümünden sonra, cüce (Vamana) şekline büründü. Bütün büyük bilgeler sevindi ve ermiş Kasyapa önderliğinde Rab Vamana’nın doğum günü töreni yapıldı.




Rab Vamana’nın kutsal ip töreninde, Kendisi güneş tanrısı, Brahaspati, yeryüzüne başkanlık eden tanrıça, göksel gezegenlerin tanrısı, Annesi, Lord Brahma, Kuvera, yedi rişi (eren) ve diğerleri tarafından onurlandırıldı,. Rab Vamana sonra Narmada Nehri'nin kuzey yakasında Bhirgu hanedanı brahmanalarının (ermişler) ateş törenini yaptıkları ve Bhirgukaça olarak bilinen kurban arenasını ziyaret etti. Rab Vamana Ellerinde bir uzun sopa, bir şemsiye ve bir su kabı (Kamandalu) taşıyarak ve üzerinde munja samanından yapılmış bir kemer, geyik derisi ve kutsal bir ip üst giysisiyle Kral Bali’nin kurban arenasında ortaya çıktı. Onun transandantal parlaklığı nedeniyle bütün ermişlerin gücü azalmıştı. Böylece hepsi oturdukları yerden kalktı ve Rab Vamana’ya dualar sundular –ve hatta Rab Şiva bile Rab Vamana’nin ayak parmağından gelen Ganj suyunu basına koydu. Bu nedenle, Kral Bali Rabbin ayaklarını yıkadıktan sonra suyu hemen kafasına kabul etti, kendisi ve atalarının kesinlikle yücelmiş olduğunu hissetti. Daha sonra Kral Bali Rab Vamana’ya esenliğini sordu ve para, ziynet eşyası gibi arzu ettiği şeyleri kendisinden istemesini Ondan rica etti.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Sri Krishna Janmastami in New Delhi, India


We celebrated Sri Krishna Janmastami on the 2nd of September under the guidence of Srila BV Narayana Maharaja in Janakpuri, New Delhi. That night more then 60,000 people visited the temple and had Krishna prasadam.


Sri Krishna'nin Dogum Gununu 2 Eylul aksami Yeni Delhi'de Gurumuz Srila BV Narayana Maharaja'nin rehberligi altinda kutladik. O gece 60,000 den fazla kisi bu etkinlige katildi ve Krishna'ya sunulmus kutsal yemekleri (prasadam) yediler.

Tanri'nin Dogum Gunu (Janmastami)

Janmastami, inanc ve hayatin tum konularinda en buyuk otorite Vedalara gore, Tanrinin Yuce Zati, Rab Sri Krishna’nin gorunum gunu kutlanmasidir. Yaklasik bes bin yil once Tanri Dvapara Cagi’nin sonuna dogru, Hindistan, Mathura’da bu dunyaya geldi. Anne Devaki’nin sekisinci oglu olarak dogan Tanri ozellikle Kendi adananlarini kurtarmak icin geldi. Tanri ebedidir. Bu yuzden kural olarak dogmaz. O yuzden Krishna’nin dogum gununden Kendisinin gozukme gunu olarak soz edilir.

“Benim sevgili Tanrim, cok muhtesem ki Sen Devaki’nin rahminde belirdin cunku yaratim da o sekilde yapildi. Sen Maha-Vishnu olarak Nedensel-Okyanusta yatiyordun ve Senin nefesin ile sayisiz evrenler var oldu.” (Vasudeva Krishna’ya konusuyor)

Adananlari O’nu her zaman dusunmeyi ve O’nun yaptigi eylemleri(eglenceleri) hatirlamayi sevdigi icin Tanri’nin gorunus gunu onlar tarafindan kutlanir. Bizim dogum gunleri, yil donumleri ve diger tatillerini kutlamamiz gibi ayni sekilde adananlar Tanriyla ilgisi olan olaylarin yil donumunu kutlarlar. Rab Krishna Bhagavad-gita’da Kendi adananlarini korumak ve inancsal prensipleri tekrar olusturmak icin zaman zaman dunyaya geldigini ilan eder:
“Ben hem iyileri kurtarmak hem kotuleri yok etmek hem de inancsal prensipleri tekrar kurmak icin milenyum arkasi milenyum Bizzat beliririm.” (Bhagavat-gita)

Krishna’na dunyaya gelecegi zaman buyuk bir imparator olarak taninmis olan Kamsa isminde bir kral vardi. Kendisinin gucunden dolayi herkes ondan korkarak yasadi. Iblis tabiyatli Kamsa, Devaki’nin sekizinci oglu tarafindan oldurulecegi kehanetinden dolayi kendi kiz kardesi Devaki ve kocasi Vasudeva’yi hapise atti. Devaki cocuklarini dogurdukca Kamsa onlari tas duvara firlatarak teker teker acimasizca katletti. Bu sekilde endiseyle Devaki’nin sekizinci oglunun dogumuna hazirlandi. Krishna bu zor durumu gorerek Devaki ve Vasudeva’yi kurtarmak ve kehaneti yerine getirmek icin Devaki’nin rahminde belirmeye karar verdi. Yaritanrilar tarafindan Kendisi icin yapilan dualarda sonra Devaki, o zaman Kendisinin dort kollu olan Narayana veya Vishnu formunda beliren Krishna’yi, dunyaya getirdi.

Vasudeva, nilufer cicegi yapraklari tenindeki dork kollu ve gogsunde shrivatsa isareti olan cocugu gorur gormez, Kendisine sevgi ve saygiyla hitap etti ve soyle soyledi: ‘Senin medeniyetsiz Kamsa ve onu izleyenleri oldurmek icin belirdigini anliyorum. Fakat bunu bildigi icin o daha once senin agabeylerini oldurdu. Simdi senin dogum haberini bekliyor. Bunu duyar duymaz Seni oldurmek icin her cesit silahla aninda harekete gececek.’ Devaki de soyle haykirdi: ‘Benim agabeyim Kamsa’dan tek korkum Senin belirisindir. Benim Rab’bim Madhusudana Krishna, Kamsa Senin hali hazirda dogmus oldugunu biliyor. Bundan dolayi Vishnu’nun dort sembolune sahip olan Senin Lortlugunun bu dort kollu formunu saklamani Senden rica ediyorum. Benim sevgili Rab’bim, kozmik belirisin sonunda Sen tum evreni kendi karninin icine koydun; hala Kendi alasimsiz merhametinle benim rahmimde belirdin. Ben Senin sadece Kendi adananlarini hosnut etmek icin siradan insanlarin etkinlilerini taklit ediyor olmana sasiyorum.’

Bu yalvarmalara Krishna cevap verdi ve soyle soyledi: ‘Sevgili annem, daha once senin tarafindan Benim senin cocugun olmam icin Bana dua edilerek tapinildi: senin duan yerine geldi, nitekim ben senin oglun olarak dogdum. Senin Benim icin endiselendigini ve Kamsa’dan korktugunu biliyorum. Bundan dolayi Beni hemen Gokula goturmeni ve Yashoda’dan dogmus olan kiz cocugu ile degis tokus etmeni sana emrediyorum.’ Bunu soyler soylemez Vasudeva bebeyi alarak ayni gece disari cikti; Mathura’nin kapilarinda dolasmakta olan tum nobetciler Yogamaya tarafindan buyulendiginden dolayi Vasudeva’nin yoluna engel olmadilar. Kucuk cocugu gecenin bulutlarindan yagan sanak yagmurundan korumak icin, sinirsiz vantuzlu yilan Ananta Sesha Naga -evrenin destekleyicisi- Vasudeva’yi izledi ve vantuzlarini onlarin basinin ustunde tutu. Vasudeva bebek Krishna kucaginda derin ve sayisiz tehlikeli girdaplarla dolu Yamuna nehrini gecerken su sakinlesti ve Vasudeva’nin yolunu kolaylastirdi. Kiyida Kamsa’ya vergi vermek icin gelmis olan Nanda ve digerlerini gordu. Ayni anda Yashoda da kendi kizi olarak dunyaya gelen ve Vasudeva’nin alip onun yerine Krishna’yi koydugu Yogamaya’nin etkisi altinda idi. O cabucak eve geri dondu. Yashoda uygandiginde nilufer cicegi yapragi kadar kara bir oglan cocugu dogurmus oldugunu gordu ve ici sevincle doldu.” (Vishnu ve Bhagavata Puranalarinda yazan Krishna’nin dogum hikayesi)

“Bir cok dogum ve olumden sonra, gercekten bilgi sahibi olan kisi Benim butun nedenlerin nedeni ve bunlarin tumu oldugumu bilerek Bana teslim olur.” (Rab Krishna, Bhagavad-gita, 7.19)

Su soru akla gelebilir: Sri Krishna dogar, faaliyetler yapar ve bedenini terk ederse nasil olurda O’nun formu ebedi olabilir?

Sri Krishna’nin formu sac-cid-ananda—sonsuz, bilgiyle dolu ve eksiksiz mutluluktur. O’nun dogumu, faaliyetleri ve vucudunu terk etmesinin siradan maddeyle hic bir baglantisi yoktur.

Ayrica Rab Krishna Bhagavad-gita’da soyle soyler: “O Arjuna! Benim dogum ve aktivitelerim transandantaldir. Bu hakikati bilen kisi mevcut bedenini terk ettiken sonra baska bir dogum almaz. Kesinlikle Bana erisir.”

Maddi dunya prakrti (maddi doga) tarafindan yaratilmistir. Dolayisiyla Sri Bhagavan’in dogum ve eylemleri aprakrta (transandantal) ve maddi doganin otesinde oldugundan nitya yani ebedidir.

O zaman neden Vedik kitaplar ve Mahabharata’da boyle aciklamalar yapilmistir?
Sonsuz gercegi aciklayan tanimlar kelimelerin otesindedir. Saf bir ruh manevi yonden Sri Krishna’nin transandantal formunu ve mesgalelerini gorur, ama o ayni yuce gercegi kelimelerle acikladiginda bu tanimlar sadece siradan dunyevi bir tarih gibi gorunurler. Kutsal kitaplarin ozunu cikarmaya uygun olanlar Krishna’nin mesgalelerini olduklari gibi gorurler. Ancak, sıradan dunyevi zekaya sahip olan insanlar bu aciklamalari duydugunda, bunlari farkli sekillerde yorumlar.

Turkceye ceviren: Savitri dasi (Ankara dogumlu olup alti senedir Hindistan’da yasamakta ve Hint-Veda Felsefe ve Biliminde doktorasini yapmaktadir.)

www.purebhakti.com

http://www.facebook.com/group.php?gid=22146943040&ref=search&sid=627819314.1552790480..1
in