
Vedik felsefede bizdeki “Allah” terimi yerine kullanılan isim “Krişna” dır. Allah’ın her dinde bir sürü ismi vardır ve her isimde de bir vasfı gizlidir. Aslında hiç bir ismi olmayan Tanrı yaptığı eylemlerinden dolayı isim alır. “Allah” kelimesinde Yüce Rabbin ”Büyüklük” ya da “Ululuk” vasfı vardır. “Krişna” kelimesindeyse Yüce Rabbin “Tatlılık” ve “Harikalık” kelimesinin gizlendiği Vedik yazıtlarda bildirilmiştir.
Krişna’nin kelime anlamı “Cazibeli” demektir. Nasıl ki bir mıknatıs bir demir parçasını kendine çeker aynı şekilde de Rab Krişna sonsuz guzeliği ve tatlılığyla herkezi kendine cezbeder.
“Krişna” kelimesini sürekli tekrarlayıp zikreden ve Krişna hakkında hikayeler duymayı bir nevi aşk haline dönüştürmüş bir kişinin bundan aldıgı hazzın hiçbir şeyle ölçülemedigi bildirilir. Bal tadılmakla anlaşılır.
Bundan çok önce kadim bir zamandaki bir öyküden bahsedelim:
Fakir bir köylünün hikayesi: Bu kişi Krişna aşkıyla o kadar doluydu ki yaşamında para kazanmak icin hiçbir şeyle uğraşmıyor sadece Krişna’yi düşünüp O’nunla ilgili sohpetlere katılıyordu.
Karısı ise onu dırdırlarıyla yorar ve çalısması icin sürekli baskı yapardı. Günün birinde bu kadın evini ipotek gösterip zamanın makamından karşılığında büyük bir para aldı ve kocasına bir seyyar araba satın alarak içine kilolarca acı biber doldurdu ve satması için onu yakın kasabalara gönderdi.
Adamın aklında ise hala Krişna vardı, iş umrunda değildi. Insanlar ondan acı biber almak için geldi ve kilo fiyatını sordu. Adam ise “ne istersen ver önemli değil veya sonra da verirsin” diyerek acı biberleri pazarlamaya başladı. Bunu gören uyanık alıcılar: “sonra veririz…parayı…” diyerek biberleri aldıp evlerine gittiler. Seyyar arabada acı biberler bitince adamın elinde sadece 1-2 lira vardı.
Ama hala adam Krişna’yi düşünüyor ve bu parayı bile umursamıyordu. Oysa ki karısı bu duruma çok sinirlenecekti.
Krişna, adanalarını korumaya söz vermiştir. Kim ki O’nu tüm kalbiyle düşünür O’na adanırsa, Krişna o adananın varolan pozisyonu korumaya, geçimini sağlamasına yardım edeceğine söz verir.
Bu olayı gören Krişna kılık değistirerek yola koyuldu, tek tek biberleri alanların evine gitti ve kapıyı çaldı.
- “Sen biraz evvel 1,5 kilo biber aldın sen 750 gr aldın, sen 2 kilo aldın… bu kadar borcun var ver bakalım” dedi.
Adamlar çok şaşırdı ve
-“Sen nerden biliyorsun? Sen de kimsin?” dediler
Krişna :
- “Ben o arabada biber satan adamın hizmetkarıyım. Ben elbette ne kadar aldığınızı gördüm ve biliyorum” dedi.
Bunu gören uyanık alıcılar olaydan korkarak hizmetkarı böyle ise bu seyyar satıcı kimbilir ne kadar zekidir hemen parayı verelim de başımız derde girmesin diyerek tüm paraları kuruş kuruş ödediler.
Bu şekilde tüm biber alıcılarından tüm parayı toplayarak adama teslim etti.
Krişna her şeyi bilendir ve Kendisine adananları hep koruyandır.
Krişna Bhagavad-gita’da şöyle söyler: “Ben Antaryami (Üstün Ruh) olarak bütün canlı varlıkların kalplerinde bulunurum. Hatırlama, bilgi ve unutkanlık Benden gelir. Bütün Vedalar tarafindan bilinen yalnız Benim. Gerçekten, Ben Vedanta’yı bilmenin yanı sıra onu yaratan kimse ve onun derleyicisiyim.
2. hikaye:
Krişna hakkındaki sohpetleri kaçırmayan ve yaşamını Krişna’ya adamış bir köylü vardı. Bu adam Krişna’ya o kadar çok adanmıştı ki bir iş yapmaya, para kazanmaya fırsat bulamıyordu. Kızı evlilik çağına gelmişti; eşi bir iş bulup kızına güzel bir düğün yapması için ona durmadan israr ediyordu. Kadın baktı olmayacak tüm takılarını şehirde satması için kocasına verdi ve 3 gün sonra da bu parayla kızına bir düğün yapması gerektiğini kızgın bir şekilde ona söyledi.
Adam ziynet eşyalarını yanına alarak yola koyuldu ve tam şehre yaklaşmışken bir topluluk gördü. Bu topluluk Krişna hakkında inanılmaz güzel hikayeler anlatıyordu.
Adam:
-“Azıcık burada kalsam zararı olmaz hele bir bunları dinleyim sonra bitince şehre gider altınları satar geri döner kızımı evlendiririm” dedi.
Adam Krişna hakkında hikayeleri dinlemeye başladı ve kendine geldiğinde fark etti ki aradan tam 5 gün geçmis! Kızı da bu durumda 2 gün önce evlenmiş olmalıydı; eşi bu duruma çok sinirlenecekti.
Altınları satamadan evinin olduğu kasabaya döndü. Kasaba girişinde dostları onu kucaklayarak karşıladılar ve yaptığı düğünün ne kadar muhteşem olduğunu, kendisinin ne kadar güzel dans ettigini ona bildirdiler. Adam çok şaşkındı!
Kızının da harika bir damatla evlendiğini söyleyince adam iyice şok oldu. Iyi de adam 5 gündür burada değildi ki? Bu olay nasıl oluyordu?
Düğünü organize eden sizce kim olabilirdi?:)
Krişna, ya da Tanrı, Bhagavad-gita’da "Ben şahsiolmayan şeklimi her yerde genişlettim. Her şeyi Benden dolayı mevcutur. Ama yine de, Ben her şeyi değilim" diyor. Tıpkı Tanrı'nın bu bilgisayarda kendini genişletmesi gibi. Bu bilgisayar da Tanrı'nın enerjinin genişlemesidir, ama bu bizim bilgisayara ibadet etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Böylece Tanrı öyle bir güce sahiptir ki kendini şahsiolmayan şeklinde her yerde genişletmesine rağmen, yine de O kendi özğün varlığını devam ettirir. Küçük bir örnek bu bağlamda verilebilir. Aynı bir baba gibi. O yüzlerce çocuğu dünyaya getirmiştir. Bu babanın bitmiş olduğu anlamına gelmez. Bu çocuklar babanın genişlemesidir, ancak baba baba olarak kendini devam ettirir. Bu şekilde Krişna’nın bir ismi de Vasudevadır ki bu O’nun her yerde mevcut olduğu anlamına gelir. O Bhagavad-gita’da şöyle der: "O’nun elleri, ayakları ve gözleri her yerdedir".
Bunun yanı sıra, Tanrı “Üstün Ruh” olarak herkezin kalbinde mevcuttur. Böylece “Üstün Ruh” bireysel ruha yön verir. Bu nedenle, Krişna Bhagavad-gita’da "“Ben Antaryami (Üstün Ruh) olarak bütün canlı varlıkların kalplerinde bulunurum. Hatırlama, bilgi ve unutkanlık Benden gelir," [Bg. 15.15] der. Tanrı kalbimde bulunduğundan, bana yön veriyor. Yani bizim hatırlama ve unutkanlığımız Tanrı’dan kaynaklanmaktadır. Bazen biz bir şey unutur ve hatırlamaya çalışırız. Hemen Tanrı bize yardımcı olur: "O budur" der. Biz de "Evet, evet, şimdi hatırladım" deriz. "Şimdi hatırlıyorum" demek biz unutuyoruz anlamına gelir. Krişna hemen, "O budur" der. O zaman ben hatırlarım.
Bu şekilde Tanrı kendi sınırsız genişlemesiyle her yerde bulunmaktadır. Bu nedenle O’nun adı Vasudevadır. Vasudeva her şeyin kaynağıdır. Böylece Bhagavad-gita’da açıklanmış olduğu gibi gördüğümüz ne olursa olsun her şeyi Vasudevadır. Ama bizim her zaman Vasudeva’nın her şey olduğunu hatırlamamız gerektiği halde; hala her şey Vasudeva değildir. Büyük bir fabrika gibi... Sayın Ford’un çok büyük bir fabrikası vardır. Fabrikada her yerde Sayın Ford vardır. Ama eğer Sayın Ford’u görmeniz gerekiyorsa bunun için Ford arabasını görmemiz yeterli olmaz. Arabada "Ford" yazılıdır. Ben eğer Sayın Ford’u görmek istiyorsam ve eğer arabayı görüp "Şimdi Sayın Ford ile buluştum" dersem bu aptallık olur. Araba Ford dur, ancak Sayın Ford araba değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder