2 Mart 2011 Çarşamba

Şiva Ratri: Rab Şiva görünümünün günü



Bir zamanlar, büyük bilge Narada Müni Rab Şiva’nın yurduna gitti ve “Sen Yüce Tanrı Krişna’ya çok yakın ve O’nun için çok değerlisin. Sadece bu kadar değil, aynı zamanda da sen Krişna'nın tezahürüsün; O'dan farksızsın. Sen kurtuluş ve Krişna için transandantal aşkın nadir mücevherini de (Krişna-Prema) verebilirsin," diyerek onu yüceltmeye başladı.

Narada’nın çeşitli şekillerde onu yüceltmesini işittiğinde Rab Şiva kızdı ve Senin beni yüceltmen yanlıştır. Ben Şri Krişna için hiç değerli değilim,” dedi. Rab Şiva aslında Şri Krişna için en degerli olandır, bu nedenle Krişna ona kimseye veremeyeceği hizmeti verebilir. Yarıtanrılar ve iblisler ölümsüzlük nektarı elde edebilmek için Süt Okyanusu’nu çalkaladıklarında, çıkarılan ilk madde tüm dünyayı yakan güçlü ve tehlikeli bir zehir oldu. Yarıtanrılar Şri Krişna’ya başvurdu ve O da zehiri içmesini Rab Şiva’dan rica etmelerini onlara tavsiye etti. Böylece onlar Rab Şiva’ya ibadet edip "Lütfen, bizi kurtar! Sadece sen bizi koruyabilirsin!” diye dua ettiler. Rab Şiva zehiri toparladı ve ağzına aldı, ama "Rab Krişna kalbimin içinde. Zehir O'nu etkileyecektir" diye düşünerek o zehiri yutmaktan çekindi. O nedenle, zehiri boğazında muhafaza etti ki bu boynunu yaktı; boynu mavi renge döndü.

Samimi bir alçakğönülülük içinde, Rab Şiva "Ben, O'nun sevgili bir adanmışı olmak istiyorum, ancak ben aslında öyle birisi değilim. Sen de biliyorsun ki ben her zaman mezar alanlarındaki külleri ve kafatası çelenklerini giyerim. Benim tüm akranlarım hayaletler ve cadılar, bu yüzden ben Krişna'nın sevgili bir adanmışı olmak için nitelikli biri değilim. Eğer ben O'nun için çok değerliysem, neden O evreni yok etmenin korkunç işlevinde bana cehalet haliyle meşgul olmam için emir verdi? Eğer ben O'nun merhametini alabilecek büyük bir kişiysem, neden O Şankaraçarya olmam ve O'nun alehinde bir felsefeyi vaaz etmem için bana emretti?” diye Narada’ya sordu.

Aslında, o başka türlü ifade etmesine rağmen, Şiva Krişna için çok değerli olduğu içindir ki Krişna onun Şankaraçarya olarak belirmesinin zorlu görevini ona verebildi. Birçok insan, "Bizim Tanrı’ya ibadettimizin tek sebebi, O bizden hoşnut kalacak ve tüm dünyevi arzularımızı tatmin edecek" diye düşünerek Yüce Tanrı’ya sadece kendi bencil amaçlarını yerine getirmesi için ibadet etmekteydiler. Onlar sadece onların tüm ihtiyaçlarını hızla düzenleyeceğinden O'na ibadet ettiler; O'nu memnun etmek için değil. Rab Krişna "Bu çok tehlikeli" diye düşündü. Rab Şiva’yı çağırdı ve ona şu talimatları verdi: “Bu tür yalancı adanmışlar büyük rahatsızlıklar yaratacak, bu yüzden onları benden uzakta tut. 'Brahma satyam jagan mithya - Mutlak hakikidir, bu dünya da yanlıştır' diye öğreten bir felsefe oluştur. ‘Bütün ruhlar Şiva dır; bütün ruhlar Brahma dır; hepsi birdir. Siz brahma, gayrişahsi Mutlaksınız.
Herhangi bir başka Tanrı’ya ibadet etmeye gerek yok; siz Yüce Tanrı’sınız’ diye vaaz vermelisin.”

İsteksiz bir şekilde Rab Şiva “Lütfen, bir başkasına bunu yapmasını söylebilir misin? Ben bu hizmet için nitelikli değilim," diye Krişna'ya söyledi. Krişna da “Hayır, sen bunu yapmak zorundasın. Tüm dünyada, Ben senin dışında başka yetenekli hiçbir kimseyi göremiyorum,” diye yanıtladı.

Utanç içinde Rab Şiva, Narada’ya söyle söyledi: "Sonunda ben O'nun emrini izlenmek için anlaşmaya varmak zorunda kaldım. Şankaraçarya olarak belirerek ben her yerde, 'Siz Brahmasınız, siz Brahmasınız, siz gayrişahsi Brahmasınız. Tüm dünya yanlıştır' diye vaaz verdim. O kadar çok pişmanlık duyuyorum ki bundan. Ben bu kadar çok insanın Rab Krişna’ya karşı olmasına sebep olarak büyük bir suç işlemiş olduğumu biliyorum. Yine de, O’nun emri yerine getirmek için bu doktrini yaydım. O'nun bazen bana verdiği bu tür emirler benim O’nun için değerli olmadığım gerçeğinin bir ispatıdır. "

Dolandırıcıları Dolandırıyor

Rab Şiva Narada’ya Rab Krişna’nin düşmanlarına veridiği kutsamalarından dolayı duyduğu üzüntüyü de dile getirdi. Rabbin’in arzularını yerine getirmek için, o Ravana, Virkasura, Salva ve Jayadratha gibi iblislere kutsama vermiş ve böylece o görünüşte Krişna ve Krişna-bhakti’ye karşı çıkmış pek çok faaliyet gerçekleştirmişti.

Narada Muni söyle dedi: “Efendim, lütfen beni yanıltmaya kalkmayın. Yaptığın ne olursa olsun tüm varlıkların yararına Rab Krişna’yı hoşnut etmek ve O’nun meşğalelerinde O'na yardımcı olmak olduğunu biliyorum. Birçok kez O'nun düşmanlarına kutsama verdiğini bana söyledin. Biliyorum ki hem O’nun düşmanları hem de O'nun sadık kuzenleri, Pandavalar’ın düşmanları kötü motive edilmiş kutsamalar için sana ibadet ediyorlar. Ben bu kutsamaları onlara bahşetmiş olduğunu da biliyorum. Ancak bu kutsamalar kusursuz değil; onların her zaman bazı kaçamak noktası vardır. Aslında, sen Rab Krişna’yı hoşnut etmek için bu yararlanan kişileri dolandırırsın. Sen şüphesiz O'nun sevgili bir dostusun.” Şiva ve Narada bazı tarihsel olayların üzere görüşmeye devam ettiler ki, bu olaylar Şiva’ya göre, onun Krişna için değerli olmadığını, ama Narada’ya göre de bunun aksini kanıtlıyordu.

Bir Kaçamak Noktası

Büyük Mahabharata destanı, Rab Şiva’dan böyle zeki bir kutsama alan birçok şeytandan biri olan Kral Jayadratha’dan bahseder. Beş Pandava kardeşlerin amca çocuğu Duryodhana, kız kardeşi Dushala’yı Kral Jayadratha evlilik için vermişti. Bu nedenle kral da Pandavalar’ın bir damadı gibi olmuştu. Bir zamanlar, Jayadratha onu kendi karısı yapmayı şiddetle arzulayarak Pandavalar’ın karısı Draupadi’yi kaçırmaya çalıştı. At arabasının üzerine zorla onu oturtmaya çalışırken, o ağlayarak ”Ben Pandavalar’ın eşiyim. Onlar seni yakalarsa, cezalandırır ve seni öldürür!" diye ona tembih etti.

Jayadratha'nın kibri bunu işitmesine engel oldu. Onu kaçırmaya devam etti. Bu arada, bilge Narada Pandavalar’a yaklaşıp, "Ah, ben Jayadratha Draupadi’yi götürken gördüm. O ağlıyordu!" diye onları bilgilendirdi. Pandavalar’dan Bhima ve Arjuna, hemen Jayadratha’nın arkasından kovaladı. Bhima at arabasına atladı ve Jayadratha’nın atlarından daha da hızlı koştu. Sonra yay ve ok ile Arjuna Jayadratha’nın at arabasını çevreliyen bir yangın oluşturdu ve böylece onu yakalayıp hareketsiz hale getirdi. Ciddi bir şekilde Bhima tarafından dövülüp Arjuna tarafından tutuklanan Jayadratha’yı arabasına bağlıyıp Yudhişthira Maharaja’nın Draupadi ile kalıyor olduğu yere götürüldüler. Bhima ve Arjuna onların yaşça büyük saygın ağabeyileri Yudhişthira ile konuştu. Bhima ona, “Ben Jayadratha öldürmek istiyorum. Lütfen onu öldürmem için bana emir ver” dedi. Arjuna da Bhima’yı destekleyerek, “Jayadratha iğrenç bir hareket yaptı o yüzden öldürülmesi gerekir," dedi. Kral Yudhisthira da, “Suç Draupadi’ye karşı işlenmiştir. Biz durumu ona sorup o bize ne emir verirse onu yapacağız," diye yanıtladı.

Jayadratha Draupadi’nin ayağına getirildiğinde, o merhametle kocalarına şöyle söyledi: “Onu öldürmeyin; affedin. O bizim kayınbiraderimiz. Onu öldürme durumunda, kuzen kiz kardeşimiz dul kalacak ve hayatının geri kalanı kısmını ağlayaraka geçirecek." Bunun üzerine Bhima ve Arjuna Rab Krişna’ya başvurdu: "Ne yapmalıyız? Biz Jayadratha öldürmek için ant içtik ve şimdi de Draupadi onu affetmemizi bizden istiyor.” Krişna da, “Onurlandırılmış biri için onursuzluk ölümden beterdir," diye cevap verdi.

Bunun üzerine Arjuna, Kral Jayadratha başını traş ederek saçında beş yama bıraktı; diğer tarafı tıraşsız bırakarak, yüzünün bir tarafını tıraş etti. Jayadratha kendisini aşağılanmış olarak hissetti. Bhima ve Arjuna tarafından serbest bırakıldıktan sonra o kendi kendine ‘öldürülseydim daha iyi olurdu’ dedi. "Ben bir şekilde intikam alacağım," diye düşündü. Bu düşünceyle, o Himalayalar’daki Gangotri’ye gitti ve Rab Şiva’yı hoşnut etmek için şiddetli kefaret tiplerini uygulamaya girişti.

Birkaç ay sonra, tüm gıda, su ve bedensel faaliyetlerden vazgeçti ve ölümün eşiğine geldi. Bu noktada Rab Şiva onun önüne geldi ve çileleri sonucu ne nimet istediğini ona sordu. Jayadratha da, “Ben Pandavalardan intikam almak istiyorun. Ben onları yenilgiye uğratıp hepsini öldürmek istiyorum," dedi. Rab Şiva da şöyle söyledi: "Sen Pandavaları yenilgiye uğrata bilirsin, ama sadece Yudiştir, Bhima, Nakula ve Sahadeva; Arjuna’yı değil.” “Eğer sen beni bunun için tam kutsayamıyacaksan öyleyse bunun yerine ne Arjuna ne de bir başkasının beni öldürmesi mümkün olsun," dedi Jayadratha. Sonra Rab Şiva da yanıtladı:"Sana şunu bahsedebilirim: Eğer başın uçurulur ve yere de düşerse, buna neden olan kişi hemen ölecek. Senin hayatın kurtulacak ve başın tekrar vücudunla birleşecek. Sen belki binlerce kez 'öldürüleceksin', ama ölmeyeceksin. Diğer taraftan, kopmuş kafan babanın eline düşer ve o da onu yere atarsa o zaman sen öleceksin.” Babam bunu asla yapmaz," diye düşünerek Jayadratha bu durumdan memnun oldu.

Kurukşetra savaşı başladığında, Jayadratha Pandavalar’ın düşmanı olan, Duryodhana yanında yer aldı. Savaş sırasında bir akşam, güneş batarıyorken, Jayadratha babası dua etmeye ve Güneş-tanrısına su sunmaya tamamen kendisini vermişti. Arjuna bu elverişli anı gördü. Bir okun becerili bir şekilde atılmasıyla, Jayadratha’nın kafasını uçurdu ve onun kopmuş başı meditasyon yapan babasının eline düştü. Şaşkın ve düşünmeden Jayadratha’nın babası da o kafayı yere attı. Daha sonra, o "O ıslak şeyde ne idi?" diye gözlerini açarak, bağırdı. Biraz önce oğlunun başını atmış olduğunu görünce, “Ah, oğlum! Ah, oğlum! Şimdi sen öldün!” diye ağlamaya başladı.

Zeki Kutsama

Krişna’yı kıskanarak ve Onu yok etmek için gerekli olan gücü elde etme arzuyla, iblis Salva da Rab Şiva’ya sığındı. O ciddi bir şekilde çile doldurup günlük bir avuçtan daha fazla kül yemedi. Bir yıl sonra, Rab Şiva ondan memnun kaldı ve ‘dile benden ne dilersin’ diye ona sordu. Salva da ona ‘Keşke bir uçağım olsa da bu uçak ben ne arzu ediyorsam onu yapsa; aklım tarafından çalışsa. Benim arzumla ya cennete ya da arzu ettiğim yere gitse. Yaz aylarında bu uçak klimalı olmalıdır. Sadece iki adam varsa iki sandalye olmalı, eğer ben yüzbinlerce insan ile seyahat etmek istersem, o kadar çok sayıda koltuk tezahür etmeli. Mekanik bir zorluk nedeniyle bozulma asla olmamalı ve silahları tüm çeşitleri ile donatılmış olmalıdır. Yadu’lar için tehlikeli ve korkutucu olmalıdır,” diye yalvardı.

Rab Şiva da bunu kabul etti ve Salva iblis Dvaraka’nın yardımıyla Rab Krişna'nın meskenini yok etmeye başlayan mistik bir uçak üretti. Salva şahsen yukarıdan ve askerleri de yerden saldırdı. Pradyumna başkanlığındaki Yadu hanedanının savaşçıları Salva ve ordusu ile savaştı, ancak onu yenmek olanaksızdı. Nihayet, Rab Krişna şahsen, savaş alanında belirdi. Salva tarafından sergilenen bir çok mistik gösteriden ve iki tarafında çok yoğun bir savaşından sonra, Rab diskini aldıp iblisin kafasını kesti ve ona kurtuluş verdi.

Bu şekilde, Rab Krişna'nın düşmanları Rab Şiva tarafından verilen kutsamaların her zaman bir zayıf noktası (bir kaçamak noktası) vardır. Rab Şiva son derece zeki, ve her zaman Rabbi, Sri Krişna’ya hizmet vermektedir. Narada bu gerçeği bildiği için Rab Şiva'nin övgüsünü duyurmak istedi. Şiva Krişna için çok degerli ve O'ndan farklı değildir. O, Krişna en büyük adanmışı olduğu için her zaman, onu onurlandırmaya çalışmalıyız.

["Ganga tüm nehirlerin en büyüğü olduğu gibi, Rab Açyuta (Krişna’nın bir başka ismi) tanrılar arasında en üstün ve Rab Şambu (Şiva) da Vaişnava'ların (Krişna’ya ibadet edenler) en büyüğü, bu yüzden Şrimad-Bhagavatam tüm Puranalar en büyüğüdür." (Şrimad-Bhagavatam 12.13.16)]

Şiva İlkesi

Şiva ilkesi - Şiva-tattva - son derece karmaşıktır. Rab Brahma her zaman bir jiva (sınırlı bir ruh) olduğu için Brahma ilkesi o kadar karmaşık değildir. Bazen, hiç bir nitelikli jiva yokken, Rab Vişnu (Krişna’nın açılımı) şahsen nadirde olsa, Brahma görevini alır. Rab Şiva için bu farklıdır çünkü o sınırlı bir ruh değildir. Sekiz maddesel örtüyü geçip Viraja’yı (maddi dünya ve manevi dünya bölen nehir) ve Rab Brahma’nın (en yüksek maddi gezegen) gezegenini de geçtikten sonra, Şiva’nın gezegenine gelir. O orada Sadaşiva yani Rab Vişnu’nun bir tezahürü olarak bilinir.

Şiva-tattva yoğurt ve süt benzetmesi örneğinden anlaşılabilir. Yoğurt sütün bir dönüşümünden başka bir şey değildir. Süt yoğurt olabilir, ama yoğurt süt olamaz. Bu benzetme Şri Brahma-Samhita bulunur ve Şrila Jiva Gosvami'nin yorumunda aydınlatılmıştır: "Sütün dönüştürücü bir madde ile temas sonucu yoğurda dönüşmesi gibi, Şri Govinda, Rab Şri Krişna, aynı şekilde özel bir amacı gerçekleştirmek için Şambhu (Şiva) şeklinde belirir. Yoğurt örneği aslında neden ve sonuç fikrini iletmek için verilmiş; dönüşüm fikri için değil. Şri Krişna gerçekliktir ve dönüştürülmesi olanaksızdır. Bu yüzden O'nun için her türlü biçimin bozulmaya maruz kalması mümkün değildir. Bir dilek yerine getiren değerli taş kişinin isteğine göre birçok şey ortaya çıkarır, ama o taş onun temel doğası degiştirilmeden olduğu gibi kalır."

Rameşvara Mahadeva

Şri Ramacandra Lanka’ya köprü yapıyorken, bir Şiva-Linga (Şiva’nın tanrı formu) yerleştirmiş ve bunu Rameşvara olarak isimlendirmişti. Tüm halk Rameşvara ki jaya "diye bağırarak, Rab Şiva yüceltmeye başladı! Sen Rama'nın Işvara sın: Sen Rama'nın efendisisin." Yarıtanrılar bundan tatmin olmadı ve ilan bir havai ses aracılığıyla," Ramas ca asau isvarah. Rama Tanrı ve Şankara da Tanrı'dır; onlar aynıdır." Bunu duyan Şiva-Linga kırıldı. Rab Şiva lingadan çıktı ve söyle söyledi: “Tümünüz budalasınız; benim tattva (benim kimlik konusundaki kurulan hakikatler) bilmiyorsunuz. Rama benim sevgilim ve Tanrım dır. Bana Rameşvara demelerinin nedeni budur."

Mükemmel Aşk Verilmesi

Gopişvara

Rab Şiva Krişna’ya adanmışlık hizmeti verdiği çeşitli biçimlerde tecelli ettiği Rab Krişna'nın mekanı, Vrindavana’da ebediyen ikamet eder. Gopişvara Mahadeva şekli Rab Krişna’nın arzusu ile kendini göstermişti. Krişna rasa dansını yapmak istediğiniz zaman, O'nun sol tarafında O’nun zevk gücünün şekillenmesi olan Şrimati Radhika ve Gopişvara Mahadeva da O'nun sağ taraftan tecelli. Maddi dünyada Kaşi veya Kaylaş da yaşayan Şiva formu Vrindavana’nın orijinal Sadaşiva’sının kısmi bir tezahürüdür. Rab Şiva’nın yaygın olarak kullanılan diğer ibadet biçimleri Sadaşiva açılımlarıdır. Onlar orijinal değildir. Gopişvara’nın rahmetini elde edilebilmek için ödül; aşkın en yüksek mükemmelliği, yani Vraja-Prema; Pippaleşvara Mahadeva, Bhuteşvara Mahadeva, Rangeşvara Mahadeva vb. gibi kısmi açılımlar tarafından verilmesi olanaksızdır.

Bir Krişna ermişi söyle der:

["Ben Yamuna kıyısında bulunan Gopişvara Mahadeva’ya her gün ibadet ederim. Bu aynı Gopişvara’ya gopiler tarafından derin bağlılık ile ibadet edilmiştir. O onların Nanda Maharaja’nın oğlunu kucaklama şeklinde fevkalade değerli mücevhere ulaşma isteklerini çabucak yerine getirdi. "]

Eski Şri Madana-Mohana tapınak yakınındaki Vrindavana ikamet eden büyük Vaişnava aziz Şirila Sanatana Gosvami, onun tapınağına Şri Gopişvara Mahadeva görmek için her gün giderdi. Bir kere, onun yaşlılık yıllarda, Sanatana Gosvami bir rüya gördü ve rüyasında Gopişvara Mahadeva ona göründü ve talimat verdi: “Şimdi sen yaşlandın. Lütfen beni görmek için bu kadar çok sorunla artık baş etme." Sanatana Gosvami, “Ben gelmeye devam edeceğim. Benim bu alışkanlığı değiştirmem mümkün değil," dedi. Gopişvara Mahadeva bunun üzerine şöyle dedi: "O zaman ben gelip senin ikamet ettiğin yere çok yakın bir yerde konaklıyacak ve Bankhandi olarak tezahür edeceğim," dedi. Ertesi gün, Şri Gopişvara Mahadeva onun orijinal tapınağı ve Şrila Sanatana Gosvami'nın ikametgahı arasında, Bankhandi olarak belirdi. Bunu gören Sanatana Gosvami, transandantal vecit haline boğuldu ve o günden itibaren o Bankhandi Mahadeva’yı her gün ziyaret etti.


Gopişvara Mahadeva

Şrila Sanatana Gosvami nerede olursa olsun sevgilisi Rab Şiva olmadan yaşayamazdı - Vrindavana içinde Gopişvara Mahadeva ve Bankhandi Mahadeva; Kamyavana ormanının içinde de Kameşvara Mahadeva. Govardhana’da onun çok sevgili arkadaşı, Çakreşvara Mahadeva yakın kalacaktı ki Çakreşvara Kral İndra tarafından gönderilen sel tufandan onları korumak için onun üç çatallı zıpkınını bir çakra gibi tutarak Govardhan Tepesini ve Vrajavasilere hizmet ettiği zaman aldığı adıdır.

Bundan önce, Rab Şiva çocukluk eğlencelerine tanık etmesini lütfunu Şri Krişna’dan istemişti. Krişna bir tepe şeklinde Nandagaon kendini yerleştirmesi için ona emretti. Şiva, bu emre uydu ve Nandiçvara Tepesi oldu. O nedenle Nandiçvara olarak tanındı. (Rab Brahma Brahma-parvata, Şrimati Radha’nin doğum yeri Varsana’da ki dağ oldu. Brahma Radha’ya çok yakın olduğundan, o aynı zamanda bizim Guru’muzdur.)
Biz büyük bir Vaişnava ve Guru olarak Rab Şiva onurlandırırız. Ayrı olarak ona ibadet etmeyiz. Gözlemlediğimiz Şiva-Ratri, Rab Şiva görünümünün gündür. Biz onun Şri Krişna ile olan ilişkisiniyle bağlantı olarak yüceltiriz. Şrila Sanatana Gosvami tüm Vaişnava'ların Şiva-çaturdasi (Şiva-Ratri) izlemesi gerektiğinini Hari-bhakti-vilasa yazmıştır. Rab Şiva ki tüm iyi nitelikler onda ikamet eder, kesinlikle bu günün gözetilmesiyle onurlandırılmalıdır.

Biz onu şu dua ile onurlandırırız:

Ey, Vrindavana’nın Kapı-gardiyanı! Oh, Soma! Bütün övgüler sana olsun! Oh, alnı ay ile dekore edilmiş olan! Oh, Sanaka, Sanandana, Sanatana ve Narada başkanlığında bilgeler tarafından ibadet edilmiş olan! Oh, Gopişvara! Şunu arzu ediyorum ki Vrajadhama içinde neşeli meşgaleleri gerçekleştirmek Şri Şri Radha-Madhava’nın nilüfer gibi olan ayakları için üzerime Premayı (İlahi Aşk) bana ihsan et! Ben itaatlerimi sana defalarca sunuyorum.

Şiva’nın Kutsamasıyla

Varanasi Kasi’de yaşayan bir brahmana (Hintli hoca) bir keresinde Rab Şiva’ya şöyle dua etti: "Ben kızıma evlendirmek istiyorum, ama hiç param yok. Bana para ver." Rab Şiva da söyle söyledim: "Vrindavana git ve orada yaşayan Şrila Sanatana Gosvami ile buluş. Ondan kızını evlendirmek için sana zenginlik vermesini isteyebilirsiniz." Brahmana yürüyerek Vrindavana gitti ve Sanatana Gosvami adlı bir kişinin nerede olduğu bulmak için köylülere sordu. Hepsi Sanatana Gosvami’yi tandığından, onun ikamet yerini bu brahmana gösterdiler.

Şrila Sanatana Gosvami Kaliya adlı çok zehirli bir yılanın eski meskeni Kaliya-hrada’da,Yamuna Nehri yakınında, bhajanını yapıyordu. Kaliya-hrada Yamuna yakın olduğunundan çevresi kumla doluydu. Şrila Sanatana Gosvami’nin üstünde sadece bir peştamâl vardı. O, prasadanın (Krişna’nın gıda artıkları) küçük bir miktarı için kapı-kapı dilenmeye gitmekte ve sadece tuzla bir kuru çapattiyi (pide) yemek olarak alacaktı.

Brahmana onun kulübesine geldi ve ona, "Ben Şankara Mahadeva, Rab Şiva’ya gittim ve o da seninle tanışmamı bana söyledi. O kızımın evliliği için bana zenginlik verebileceğini söyledi," dedi. Sanatana Gosvami bu brahmanayı şöyle yanıtladı: “Benim hiç malım yok. Senin de gördüğün gibi ben peştamâlden başka hiçbir şey giyimiyorum.” Sonra “Oh, Şiva yalan söyleyemez! O benim can yoldaşım dır” diye düşündü. Rab Şiva’yı düşünürken, bir zamanlar atıpta unutulmuş olduğu bir mihenk taşını hatırladı. O brahmanaya, "Yamuna’ya git ve kumu kaldır. Orada bir mihenk taşı bulacaksını. Ben nerede olduğunu hatırlamıyorum, ama o kumun içinde bir yerde," dedi.

Brahmana, mücevheri buldup onu demire dokundurdu ve demir altına dönüştü. O, Rab Şiva ona Vrindavana gelmesini söylemiş oldugu için çok ama çok mutlu oldu. "Benim dua onun tarafından yanıtlandı," diye minnettarlıkla düşündü. Eve dönerken para için olan açgözlülüğü arttı ve o, Sanatana Gosvami kumun içinde neden mihenk taşı tutu ki? O taşın kumda hiç bir kullanış değeri yok. Onun hâlâ daha değerli mücevherleri olmalı," diye düşünmeye başladı.

O nedenle geri döndü. Sanatana Gosvami,"Neden geri geldin?" diye sordu. O da, "Ben geldim çünkü senin bundan daha fazla değerli mücevherlerin olduğunu biliyorum," diye cevap verdi. Sanatana Gosvami sonra ona şöyle söyledi: “Git ve mihenk taşını Yamuna nehrine at," dedi. Brahmana, tüm gücüyle söyleneni yaptı. Sonra Sanatana Gosvami “Buraya gel. Buraya gel," dedi. Ona," Hare Krişna Hare Krişna Krişna Krişna Hare Hare, Hare Rama Hare Rama Rama Rama Hare Hare,” mantrasını ona verdi. “Benim dünyevi hiçbir mücevherim yok, ama benim transandantal mücevherim var. Rab Krişna ve Şri Radha mücevheri çok kısa bir sürede sana gelecektir. Burada kal. Kızının evliliği otomatik olarak gerçekleşecektir. Burada kal ve Hare Krişna mantrasını söyle."O brahmana onun talimatını dinledi ve çok yüksek bir aziz oldu.

Srila Bhaktivedanta Narayana Goswami Maharaja

23 Şubat 2011 Çarşamba

Hindistan’ın ‘Geline ait Mistisizm’ Geleneği: Transandantal Erotik Aşk


Hindistan‘ın Kültürel Mirası

Hindistan’da aşk kavramı çok yüceltilir. Bu Sanskrit edebiyatında fazlaca bulunan efsanevi aşk hikayelerinin çeşitliliğinden bellidir ki, bu edebiyat heyecan verici aşk öykülerinin birikmiş en zengin hazinelerinden şüphesiz biridir. Hindu tarih ve folklorunda klasik aşk efsaneleri içerik açısından hem tutkulu hem de duygusaldır; içimizdeki romantik aşka hitap ederler. Bu öyküler hayallerimizi geliştirip duygularımızı meşgul eder, bizi eğlendirirler. Ama bu efsanevi aşkların hiç biri sıradan ya da bu dünyaya ait aşklar değil; tamamen mistik ve ebedidir.

“Geline ait Mistisizm”:Transandantal Erotik Aşk

Ezoterik Öğretimin yolu Bhagavad-gita’dan tanıdığımız Şri Krişna’dan başlar ve günümüze kadar devam eder. ‘Geline Ait Aşk’ yolunun böyle benzersiz ve ilginç olmasının nedeni onun Bhagavan (en yüksek varlık) ile bu türden bir aşk duygusunu kabul edip anlayan ve geliştiren tek var olan gizemli okul olmasıdır.

“Geline ait aşk “evlilikle ilgili veya evli kişilerin ilişkileri” anlamına gelir. Ama bizim en üstün aşık Krişna’ya has evlilik aşkı tanımımız çok daha geniştir çünkü Krişna gopiler (inek-güden çoban genç kızlar) ile de cilveleşir. Bu Krişna’nın ahlaksız olduğu anlamına mı gelir? Hayır, çünkü Tanrı ne yaparsa yapsın o ahlakın özünü oluşturur. O kendi yarattıkları ve enerjilerini kontrol etme, onların zevkini çıkarma hakkına koşulsuz sahiptir. Belki daha doğru bir terim ‘transandantal erotik aşk’ olacaktır. Ama bizim ruhsal öğretmenlerimiz ‘nikaha ait aşk’ terimini kullanırlar bu yüzden uygunluk açısından biz de bu terimi kullanacağız.

Hindu Tarih ve Folkloruna Dayanan Ezoterik Aşk Efsaneleri: Radha ile Krişna

Radha-Krişna aşkı tüm zamanların bir aşk efsanesidir. Bhagavad-gita’dan tanıdığımız Krişna’nın ‘gopiler’ (inek-güden kızlar) arasında en sevdiği Radha ile ilişkisi çeşitli sanat formlarında erkek ve kadın aşkı için bir model olarak hizmet verir ve 16. yüzyıldan bu yana Kuzey Hindistan resimlerinde göze çarpacak surette bir motif olarak görünür. Radha’nın alegorik aşkı Govinda Das, Çeytanya Mahaprabhu ve Jayadeva’nın (Gita Govinda’nın yazarı) önemli bazı Bengalce şiirsel eserlerde de ifadesini bulmuştur.

Krişna'nın gopiler ile cilveleşmeleri Tanrı ve insan ruhu arasındaki sevgi dolu etkileşimin bir simgesi olarak yorumlanmıştır. Radha'nın Krişna için olan son derece coşkulu sevgisi ve onların ilişkileri çoğu kez ilahi olan ile buluşma arayışı olarak yorumlanır. Bu tür bir aşk Vaişnavizm içinde adanmışlığın en yüksek şeklidir ve karı-koca ya da aşık-sevgili arasındaki bağı sembolik olarak temsil eder.

Krişna Vrindavan’ın çobanları arasında yaşadığında, Vrinşabhanu kızı Radha hayatının bu döneminde Krişna’nın sevgilisi oldu. Çocukluğundan beri onlar birbirine yakındılar – birlikte oynadı, dans etti ve büyüdüler; sonsuza kadar birlikte olmak istediler, ama dünya onları ayırdı. Krişna gerçeğin erdemini korumak üzere yola çıktı; düşmanlarını yenilgiye uğrattı, kral oldu ve evrenin efendisi olarak ona tapınıldı. Radha da onu bekledi. Krişna kraliçelerle evlendi, aile kurdu, büyük savaşlara katıldı ve Radha hâlâ bekledi. Radha Krişna’yı öylesine büyük bir aşkla sevdi ki bugün bile Krişna’dan söz edildiğinde onun adı dile getirilir; Krişna ibadetinin Radha yüceltmeksizin eksik olduğu düşünülür.

Bir gün bu en çok konuşulan iki aşık tekrar bir araya geldi. Hintli bir derviş Suradasa Radha-Krişna şarkılarında onların bu buluşmalarının şehvet dolu hazzını anlatır. Bu buluşmada milyonlarca gopinin ortasında Radha-Krişna dans eder ve Krişna kendini çoğaltarak her gopiyle de ayrı ayrı dans eder. Aziz Vyasa bunu ‘Rasa Dansı’ olarak isimlendirir. Çağdan çağa bu unutulmayan aşk teması hem şair, resam, müzisyenleri hem de tüm Krişna adanmışlarının zihinlerini işgal eder.

Trasandantal erotizim Krişna ile Radha arasındaki aşkta kendini en yoğun derecede ortaya koyar ki erotizme rağmen bu aşk dünyevi değil transandataldır. Bencil arzunun (kama) hakim olduğu kirli bir dünyevi aşkın tam tersine Radha ve Krişna arasındaki bu erotik aşk ve cazibe 'saf aşk' (Prema) dır. Onların aşkı kama (şehvet) gibi görünür ama Prema dır. Bu aşkta hiçbir kişisel arzu yoktur. Gopiler sadece Krişna’yı mutlu etmek isterler. Onlar “biz Krişna ne isterse onu yaparız”' der. “Eğer sen bizlersiz mutluysan biz her hangi bir sorun yaratmak isteyeyiz”. Bu tür bir aşkta ne bir kişisel talep ne de bir kıskançlıkla vardır. Bu Prema Krişna’ya tam bir özgürlük verir.

Krişna tekrar tekrar evrenleri yaratan, devam ettiren ve yok den yüce Rab dır. Krişna’nın 'canlandırıcı gücü: sayesinde evrenlerin tecelli ettiği Radha dır. Onlar birleşik olmasına rağmen, yine de farklıdırlar. Nitekim 'iktidarın sahibi' (şaktiman) Rab ile Rabbin gücü Radha (şakti) arasındaki ilişki - ve hatta adanmış ile Rab arasındaki ilişki - 'kimlikte akıl almaz eşzamanlı fark ve aynılık’ (açintya-bhedabheda) felsefesi olarak karakterize edilir.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Ruhu Özgürlüğe Kavuşturan Dans: Odissi Klasik Hint Dansı


Dünyanın en eski dansı Odissi, klasik bir Hint dansıdır. Ayrıca da bir yoga şeklidir. Bu dans formu Doğu Hindistan’ın Orissa eyaletinden - özellikle Puri şehrinden - ve bu şehirin merkezi Rab Jagannatha tapınağından gelir. Hint-Sanskrit
klasik dans ve müzik kuramı bilge bir kişi olan Hint müzikoloğu Bharata’nın yaklaşık M.Ö. 400 ila M.Ö. 200 tarihli Natya Şastra’sında (eski Hint tiyatro ve sahne sanatı üzerine teorik bir tez ) bulunur. Bharata Hint dans, müzik ve tiyatro doğasını tanımlamada etkili olan bir dizi rasa ya da ruh hallerini / duyguları da özetler.

Odissi dansı birkaç bin yıldır tapınaklara bağlı oldup özel, yüksek eğitimli ve saygın genç kız dansçılar tarafından muhafa- za edilmiştir. Bu dansçılara yerel olarak mahariler ya da deva-dasi (Bhakti-yoga ya da Krişna’ya adanmışlık hizmetinin felsefesini oyunlaştırmak için yetiştirilmiş profesyonelce dans eden ve şarkı söyleyen genç kızlar) denir. Danslar bu kızlar tarafından ritüeller göre tapınağın girilmesi yasak özel odasında yapılırdı. Natya Şastra bu tür dans formunu desi (sadece eğlendirici) formların aksine margi, ya da ruh-özgürleştirici dans, olarak sınıflandırır. Erkek dansçılarsa dini bayramlar sırasında büyük halk kitleleri için tapınaklar dışında dans ederlerdi. Şu anda Odissi geleneksel ve dini bayramlar vesilesiyle tüm dünya sahnelerinde yapılır.

Kesinlikle zengin tarih ve gelenekle dolu bir dans tarzıdır; güzelliği bu dünyadaki hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Odissi çok yumuşak, lirik ve akıcı; aynı zamanda da dinamiktir. Güzellik dolu pozlar bize Hint heykellerini anımsatır.

Hint klasik danslarının çok önemli bir özelliği sanatçılar tarafından bir hikaye anlatmak ve nesneler, hava, doğa ve duygu gibi bazı kavramların göstermek için bir işaret dili gibi kullanılan mudra ya da özel bir anlam taşıyan el jestleridir. Birçok klasik danscılar dans formunun ayrılmaz bir parçası olarak yüz ifadelerini de yer verir.

Odissi dansında aynı diğer Hint klasik danslarında olduğu gibi iki kategori var:
1) Nritta: güzel hareketler ve heykelsel pozlarla dolu saf, soyut dans.
2) Nritya: Radha-Krişna, Şiva, Ganeş hakkında eski kutsal kitaplardan öyküler anlatan ifadelerle dans. Müzik çeşitli raga (ezgi dizesi) ve tala (ritim) halinde klasiktir.

www.odissi.pl

26 Eylül 2010 Pazar

Sadece Krişna’yi dinlemeyi seven 2 adamın öyküsü


Vedik felsefede bizdeki “Allah” terimi yerine kullanılan isim “Krişna” dır. Allah’ın her dinde bir sürü ismi vardır ve her isimde de bir vasfı gizlidir. Aslında hiç bir ismi olmayan Tanrı yaptığı eylemlerinden dolayı isim alır. “Allah” kelimesinde Yüce Rabbin ”Büyüklük” ya da “Ululuk” vasfı vardır. “Krişna” kelimesindeyse Yüce Rabbin “Tatlılık” ve “Harikalık” kelimesinin gizlendiği Vedik yazıtlarda bildirilmiştir.

Krişna’nin kelime anlamı “Cazibeli” demektir. Nasıl ki bir mıknatıs bir demir parçasını kendine çeker aynı şekilde de Rab Krişna sonsuz guzeliği ve tatlılığyla herkezi kendine cezbeder.

“Krişna” kelimesini sürekli tekrarlayıp zikreden ve Krişna hakkında hikayeler duymayı bir nevi aşk haline dönüştürmüş bir kişinin bundan aldıgı hazzın hiçbir şeyle ölçülemedigi bildirilir. Bal tadılmakla anlaşılır.

Bundan çok önce kadim bir zamandaki bir öyküden bahsedelim:

Fakir bir köylünün hikayesi: Bu kişi Krişna aşkıyla o kadar doluydu ki yaşamında para kazanmak icin hiçbir şeyle uğraşmıyor sadece Krişna’yi düşünüp O’nunla ilgili sohpetlere katılıyordu.

Karısı ise onu dırdırlarıyla yorar ve çalısması icin sürekli baskı yapardı. Günün birinde bu kadın evini ipotek gösterip zamanın makamından karşılığında büyük bir para aldı ve kocasına bir seyyar araba satın alarak içine kilolarca acı biber doldurdu ve satması için onu yakın kasabalara gönderdi.

Adamın aklında ise hala Krişna vardı, iş umrunda değildi. Insanlar ondan acı biber almak için geldi ve kilo fiyatını sordu. Adam ise “ne istersen ver önemli değil veya sonra da verirsin” diyerek acı biberleri pazarlamaya başladı. Bunu gören uyanık alıcılar: “sonra veririz…parayı…” diyerek biberleri aldıp evlerine gittiler. Seyyar arabada acı biberler bitince adamın elinde sadece 1-2 lira vardı.

Ama hala adam Krişna’yi düşünüyor ve bu parayı bile umursamıyordu. Oysa ki karısı bu duruma çok sinirlenecekti.

Krişna, adanalarını korumaya söz vermiştir. Kim ki O’nu tüm kalbiyle düşünür O’na adanırsa, Krişna o adananın varolan pozisyonu korumaya, geçimini sağlamasına yardım edeceğine söz verir.

Bu olayı gören Krişna kılık değistirerek yola koyuldu, tek tek biberleri alanların evine gitti ve kapıyı çaldı.

- “Sen biraz evvel 1,5 kilo biber aldın sen 750 gr aldın, sen 2 kilo aldın… bu kadar borcun var ver bakalım” dedi.
Adamlar çok şaşırdı ve

-“Sen nerden biliyorsun? Sen de kimsin?” dediler

Krişna :
- “Ben o arabada biber satan adamın hizmetkarıyım. Ben elbette ne kadar aldığınızı gördüm ve biliyorum” dedi.

Bunu gören uyanık alıcılar olaydan korkarak hizmetkarı böyle ise bu seyyar satıcı kimbilir ne kadar zekidir hemen parayı verelim de başımız derde girmesin diyerek tüm paraları kuruş kuruş ödediler.

Bu şekilde tüm biber alıcılarından tüm parayı toplayarak adama teslim etti.

Krişna her şeyi bilendir ve Kendisine adananları hep koruyandır.

Krişna Bhagavad-gita’da şöyle söyler: “Ben Antaryami (Üstün Ruh) olarak bütün canlı varlıkların kalplerinde bulunurum. Hatırlama, bilgi ve unutkanlık Benden gelir. Bütün Vedalar tarafindan bilinen yalnız Benim. Gerçekten, Ben Vedanta’yı bilmenin yanı sıra onu yaratan kimse ve onun derleyicisiyim.


2. hikaye:

Krişna hakkındaki sohpetleri kaçırmayan ve yaşamını Krişna’ya adamış bir köylü vardı. Bu adam Krişna’ya o kadar çok adanmıştı ki bir iş yapmaya, para kazanmaya fırsat bulamıyordu. Kızı evlilik çağına gelmişti; eşi bir iş bulup kızına güzel bir düğün yapması için ona durmadan israr ediyordu. Kadın baktı olmayacak tüm takılarını şehirde satması için kocasına verdi ve 3 gün sonra da bu parayla kızına bir düğün yapması gerektiğini kızgın bir şekilde ona söyledi.

Adam ziynet eşyalarını yanına alarak yola koyuldu ve tam şehre yaklaşmışken bir topluluk gördü. Bu topluluk Krişna hakkında inanılmaz güzel hikayeler anlatıyordu.

Adam:

-“Azıcık burada kalsam zararı olmaz hele bir bunları dinleyim sonra bitince şehre gider altınları satar geri döner kızımı evlendiririm” dedi.

Adam Krişna hakkında hikayeleri dinlemeye başladı ve kendine geldiğinde fark etti ki aradan tam 5 gün geçmis! Kızı da bu durumda 2 gün önce evlenmiş olmalıydı; eşi bu duruma çok sinirlenecekti.

Altınları satamadan evinin olduğu kasabaya döndü. Kasaba girişinde dostları onu kucaklayarak karşıladılar ve yaptığı düğünün ne kadar muhteşem olduğunu, kendisinin ne kadar güzel dans ettigini ona bildirdiler. Adam çok şaşkındı!
Kızının da harika bir damatla evlendiğini söyleyince adam iyice şok oldu. Iyi de adam 5 gündür burada değildi ki? Bu olay nasıl oluyordu?

Düğünü organize eden sizce kim olabilirdi?:)

Krişna, ya da Tanrı, Bhagavad-gita’da "Ben şahsiolmayan şeklimi her yerde genişlettim. Her şeyi Benden dolayı mevcutur. Ama yine de, Ben her şeyi değilim" diyor. Tıpkı Tanrı'nın bu bilgisayarda kendini genişletmesi gibi. Bu bilgisayar da Tanrı'nın enerjinin genişlemesidir, ama bu bizim bilgisayara ibadet etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Böylece Tanrı öyle bir güce sahiptir ki kendini şahsiolmayan şeklinde her yerde genişletmesine rağmen, yine de O kendi özğün varlığını devam ettirir. Küçük bir örnek bu bağlamda verilebilir. Aynı bir baba gibi. O yüzlerce çocuğu dünyaya getirmiştir. Bu babanın bitmiş olduğu anlamına gelmez. Bu çocuklar babanın genişlemesidir, ancak baba baba olarak kendini devam ettirir. Bu şekilde Krişna’nın bir ismi de Vasudevadır ki bu O’nun her yerde mevcut olduğu anlamına gelir. O Bhagavad-gita’da şöyle der: "O’nun elleri, ayakları ve gözleri her yerdedir".

Bunun yanı sıra, Tanrı “Üstün Ruh” olarak herkezin kalbinde mevcuttur. Böylece “Üstün Ruh” bireysel ruha yön verir. Bu nedenle, Krişna Bhagavad-gita’da "“Ben Antaryami (Üstün Ruh) olarak bütün canlı varlıkların kalplerinde bulunurum. Hatırlama, bilgi ve unutkanlık Benden gelir," [Bg. 15.15] der. Tanrı kalbimde bulunduğundan, bana yön veriyor. Yani bizim hatırlama ve unutkanlığımız Tanrı’dan kaynaklanmaktadır. Bazen biz bir şey unutur ve hatırlamaya çalışırız. Hemen Tanrı bize yardımcı olur: "O budur" der. Biz de "Evet, evet, şimdi hatırladım" deriz. "Şimdi hatırlıyorum" demek biz unutuyoruz anlamına gelir. Krişna hemen, "O budur" der. O zaman ben hatırlarım.

Bu şekilde Tanrı kendi sınırsız genişlemesiyle her yerde bulunmaktadır. Bu nedenle O’nun adı Vasudevadır. Vasudeva her şeyin kaynağıdır. Böylece Bhagavad-gita’da açıklanmış olduğu gibi gördüğümüz ne olursa olsun her şeyi Vasudevadır. Ama bizim her zaman Vasudeva’nın her şey olduğunu hatırlamamız gerektiği halde; hala her şey Vasudeva değildir. Büyük bir fabrika gibi... Sayın Ford’un çok büyük bir fabrikası vardır. Fabrikada her yerde Sayın Ford vardır. Ama eğer Sayın Ford’u görmeniz gerekiyorsa bunun için Ford arabasını görmemiz yeterli olmaz. Arabada "Ford" yazılıdır. Ben eğer Sayın Ford’u görmek istiyorsam ve eğer arabayı görüp "Şimdi Sayın Ford ile buluştum" dersem bu aptallık olur. Araba Ford dur, ancak Sayın Ford araba değildir.

19 Eylül 2010 Pazar

“Anne Ganj”



Kutsal Nehir Ganj Boyunca Yolculuk

"Anne Ganj", Hindistan'ın en büyük nehri hakkinda cok çekici güzel bir belgeseldir. Bengal Körfezi’nde Ganj’in denize dokuldugu Ganga Sagar’dan başlayan ve 1600 mil sonra meydana ciktigi yüksek Himalaya Dağları Gomukh’te biten bu ruhani yolculuga siz de katilin.

Lord Caitanya’nin göründügu kutsal yerleri ve Lord Buddha'nın aydınlandigi yer Bodhgaya’yi yol boyunca ziyaret edin. Benares’te onun altın sularina uygulanan ibadet (güzel Ganga pujasina) ve dünyanın en büyük fuari, Kumbha Mela’ya Prayag’da tanık olun.

Rishikesh’te mistik yogilerin konforsuz ve dunyevi zevklerden yoksun yasamlarina hayran olun. Nihayet Ganj’in gizemli kaynağıni keşfetmek için kudretli Himalaya daglarinin cok yuksek doruklarindan yukarilara cikin.

Ganj’in ruhani kökeni ve Hindistan'ın azizleri, yarı tanrılari ve kahramanlarinin insanüstü eğlencelerini açıklayan eski Vedalardan zamansız oykuleri yol boyunca duyacagiz.

Ganj Hindistan'ın kültür ve dinsel yaşamından ayrılmayacak sekilde bağımlı ve milyarca insan tarafından ibadet edilen bir nehirdir. O günahları temizleyip hayati sürdürur.

“Anne Ganj’in” sulari ile kalbinizin uzağa taşınmasina izin verin.

Rab Vamana’nın (Cüce Avatar) görünüş günü


Rab Vamana’nın (Cüce Avatar) görünüş günü Srimad Bhagavatam’ın 8.inci bölümünün 18. kısmında tanımlanır:




Bu bölüm Rab Vamana’nın nasıl ortaya çıktığını ve Kendisini iyi bir şekilde karşılıp kutsamalar sunarak O’nun isteğini yerine getiren Kral Bali’nin kurban arenasına nasıl gittiğini tarif eder. Rab Vamana bir büyük deniz kabuğu, disk, yumru ve nilüfer çiçeğiyle tamamen donatılmış olarak Aditi’nin rahminden bu dünyada göründü. Onun bedensel rengi siyahımsı idi. O sarı giysiler giymişti. Rab Vişnu bir uğurlu anda, Sravana-dvadasi zamanı Abhijit yıldızı ortaya çıktığında belirdi. O zaman, Tanrı'nın görünümünden dolayı her üç dünyada (yüksek gezegenler sistemi, dış uzay ve bu dünya dahil), tüm yarı tanrılar, inekler, brahmanalar (ermişler) ¬-ve hatta mevsimler - mutlu oldu. Bu nedenle bu uğurlu güne Vijaya denir. Ne zaman Mutlak Hakikat-Sonsuz Bilgi-Eksiksiz Mutluluk bedenine sahip Yüce Şahsiyet, Kasyapa ve Aditi’nin oğlu olarak ortaya çıktı her iki ebeveyini de hayretler içinde bıraktı. Rab görünümünden sonra, cüce (Vamana) şekline büründü. Bütün büyük bilgeler sevindi ve ermiş Kasyapa önderliğinde Rab Vamana’nın doğum günü töreni yapıldı.




Rab Vamana’nın kutsal ip töreninde, Kendisi güneş tanrısı, Brahaspati, yeryüzüne başkanlık eden tanrıça, göksel gezegenlerin tanrısı, Annesi, Lord Brahma, Kuvera, yedi rişi (eren) ve diğerleri tarafından onurlandırıldı,. Rab Vamana sonra Narmada Nehri'nin kuzey yakasında Bhirgu hanedanı brahmanalarının (ermişler) ateş törenini yaptıkları ve Bhirgukaça olarak bilinen kurban arenasını ziyaret etti. Rab Vamana Ellerinde bir uzun sopa, bir şemsiye ve bir su kabı (Kamandalu) taşıyarak ve üzerinde munja samanından yapılmış bir kemer, geyik derisi ve kutsal bir ip üst giysisiyle Kral Bali’nin kurban arenasında ortaya çıktı. Onun transandantal parlaklığı nedeniyle bütün ermişlerin gücü azalmıştı. Böylece hepsi oturdukları yerden kalktı ve Rab Vamana’ya dualar sundular –ve hatta Rab Şiva bile Rab Vamana’nin ayak parmağından gelen Ganj suyunu basına koydu. Bu nedenle, Kral Bali Rabbin ayaklarını yıkadıktan sonra suyu hemen kafasına kabul etti, kendisi ve atalarının kesinlikle yücelmiş olduğunu hissetti. Daha sonra Kral Bali Rab Vamana’ya esenliğini sordu ve para, ziynet eşyası gibi arzu ettiği şeyleri kendisinden istemesini Ondan rica etti.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Sri Krishna Janmastami in New Delhi, India


We celebrated Sri Krishna Janmastami on the 2nd of September under the guidence of Srila BV Narayana Maharaja in Janakpuri, New Delhi. That night more then 60,000 people visited the temple and had Krishna prasadam.


Sri Krishna'nin Dogum Gununu 2 Eylul aksami Yeni Delhi'de Gurumuz Srila BV Narayana Maharaja'nin rehberligi altinda kutladik. O gece 60,000 den fazla kisi bu etkinlige katildi ve Krishna'ya sunulmus kutsal yemekleri (prasadam) yediler.